Spor Bilimleri, Federasyon Baskanligi Seçimleri

Tarih:23 September 2016

Bu konuda sayisi oldukça fazla konusma yaptigimi hatirliyorum. Daha önceki yazdiklarimdan birisini buraya koysam güncelligini hep koruyor olacaktir. Ama yine de deginmeden geçemeyecegim.

Gençlik ve Spor Bakanimizin açikladigi bildirilen bazi haberleri okuyorum: Bakan, federasyon baskanlarinin istifalarini istemis. Istifa eden yok! O kadar çok bilgi kirliligi var ki, neresi en dogrudur, bunu anlamak çok zor. Neticede yakin süre içinde yeniden federasyon baskanliklari için seçim yapilacak. Istifa etmelerine gerek yok diyen görüsler yaygin. Ama konuya bir de diger açidan bakarsak, istifa eden bir baskan yeni dönemde tekrar baskan adayi olursa acaba hakkinda hangi yorumlar yapilacaktir? Dogru mudur bilmiyorum, en çok oy alan 3 adaydan birini Bakan atayacak seklinde duyumlar da aliyorum. Zaman bize bu konuda bir sekilde gerçekleri gösterecektir.

Baskanliklar en fazla iki dönem için yapilmalidir degerli okurlarim. Bir dönem 4 yil olduguna göre (Olimpik Oyunlar nedeni ile) bunun anlami bir federasyon baskani en çok 8 yil baskan olarak görev yapmalidir. Uzun seneler görev yapma sonunda zaten kulüp agirlikli delegelerle basa geçen baskanlarin son yillarinda iyi faaliyetler yapamadigi görülmektedir.

Seçim mi yoksa atama mi sorusu çok sik gündeme geliyor. Özerk denilmesine ragmen, spor teskilati ve liglerde faaliyet gösteren kulüplerin belirledikleri delegelerin oy kullanabildigi sistemde mevcut baskanin görevden ayrilmasi neredeyse imkansiz gibidir. Su anki tabloda seçim öncesi bir grup delegenin aday gösterme gerekliligi kaldirilmis deniliyor. Bunun anlami, seçimlerde daha çok adayin boy gösterecegi seklindedir. Ama baskan adaylarinda ne gibi özellikler bulunmalidir konusunda zerre kadar bir açiklama yok!

Bir baska konu, özerk denilen federasyonlarin sürekli devletten aldiklari bütçelerle faaliyetlerini yürütüyor olusudur. Özerk federasyonlar, özerkligi, devletin verdigi bütçeyi özerk bir sekilde harcamak seklinde düsünüyor. Kuskusuz az sayida kulübü ve sporcusu bulunan sporlarda destek alinmasini pozitif sekilde degerlendirmek gerekir. Ama yillarca özerk görünen ve hala devletten siki bütçeler alan federasyonlarin varligini biliyoruz. Özerk federasyonlar kendi gelirlerini kendileri temin etmelidirler. 1938 yilindan bu yana devlet destegi ile geldigimiz nokta burasidir. Bir ölçüt araniyorsa yaz olimpik oyunlarinda aldigimiz madalya sayisina bakilmalidir.

Gelelim bilim tarafina.. Her iki taraf birbirinden destek almaktan israrla kaçiyor. Akademik taraftakiler bu isleri akademik kaygilarla yapiyorlar. Yapilan arastirmalarda ortaya çikan bilgiler uygulamada kullanilma sansini neredeyse hiç bulmuyor. Keza uygulamadakiler, spor bilimleri ne yapiyor, benim sporumla ilgili gelismeler nelerdir, hangilerini ben kendi sporumda kullanabilirim sorusuna hiç basvurmuyorlar.

Spor bilimlerindeki arastirmalar, ülke sporunun ihtiyaci olan alanlarda yogunlasmalidir. Hangi arastirma benim yüksek atlayan bir atletimin 1 cm daha yüksege ulasmasini saglayacaktir? Hangi psikolojik çalismalar bir futbol takimini primleri konusma yerine maçlari konusmaya yöneltecektir? Televizyon programlarinda kavga görünümlü yorumlar yerine dogru, anlamli ve yol gösterici degerlendirmelerin yapilmamasinda hangi kurum ya da arastirmacilar devreye girmelidir?

Antrenör konusuna gelince durum çok daha sorunlu görünüyor. Antrenörü federasyonlar mi yoksa Üniversiteler mi yetistirmelidir? Bu soruya optimal cevaplar bulmak zorundayiz. Üniversitelerin antrenörlük egitimi bölümleri bir araya gelmeli yeni hedefler ve boyutlar üzerine bir arama konferansi yapmalidirlar. Federasyonlar eger, kendi antrenörümü kendim yetistirecegim derlerse, Üniversitelerle iyi iliskiler içinde olmalidirlar.

Herkesin konustugu ama dillendiremedigi baska bir tablo var. Olimpiyat Komitesi ve Spor teskilati. Bu iki kurum aslinda iyi iliskiler içinde görünüyorsa da aslinda açiktan ya da gizliden bir çatismanin varligi söz konusudur. Olimpik komiteler kurulusunda bu yana tüm Dünyada bagimsiz olarak çalisirlar. Üyeleri vardir, kendi kurallari içerisinde ilgili kurullarini ve baskanlarini seçerler. Spor teskilatinda ise olay tamamen atamalar seklinde gelisir. Yönetimler, spor isini en iyi yapacagini inandigi kisileri buralara atayabilir. Ama süreçlerde çalisma ve faaliyetlerin degerlendirilecegi çesitli kriterler olmazsa bu türden görevlendirmelerin bazen basarisiz sonuçlarini hep birlikte yasiyoruz.

Siyasete gelince, en çok bundan sikayet ediliyor. Ancak, son 10 yil içerinde spora ve spor tesislerine yapilan harcamalar olaganüstü boyutlarda. Bunu kabul etmek zorundayiz. Yeni açilan Üniversitelerimizde bile çok sik ve efektif spor tesisleri yapiliyor. Devletimizin bu konuda yaptiklarina herkesin mütesekkir olmasi gerekir. Bu tesislerdeki tek sikinti yönetim ve yönetici zafiyetleridir. Buralarin 24 saat açik olmasi gerekir. Bunlarin yaninda, var olan tesislerin ne kadar kullanildigi da dikkatle izlenmelidir. Bazi tesislerin hiç kullanilmadigini biliyoruz.

Özetlemek gerekirse, bu yazdiklarimin tamami için bilimden faydalanmak gereklidir. Hem uygulama tarafi, hem de bilim tarafi bir araya gelmelidir. Bunu saglayacak tutkal saniyorum Gençlik ve Spor Bakanliginda bulunmaktadir. Hiç beklemeden iyi bir yol haritasi çikarilmali, konular masaya yatirilmadan derhal uygulamaya geçilmelidir. Çünkü dikkatle izledim, masaya yatirilan her konu masada kalmis, yogun bakima bile gidememis!..

1-4 Kasim 2016 tarihlerinde Antalya’da (bu  kongre aslinda Eskisehir’de yapilacakti) düzenlenecek  olan 14. Spor Bilimleri Kongresinde bu konular umarim tartisilir. Bu tarihe kadar belki de bazi federasyon baskanliklari seçimi çoktan yapilmis olacaktir. Ama her seye ragmen eger gerekli önlemleri almaz ve gerekli adimlari atmazsak; sporu sevdirmek, yaptirmak, yasatmak ve basarili olmak konusunda bir yüzyil daha beklemek zorunda kalabiliriz.

Menu