Tarih:20 January 2017
Akil teri mi, alin teri mi?
Bu konuda farkli görüse sahip olanlar var. Akil ve alin teri birbirine karisiyor olmasin? Sporun isçileri olan oyuncular gece gündüz demeden bir program dahilinde antrenmanlara katiliyorlar. Yaris veya maç takvimine göre rakipleri ile mücadele ediyorlar. Maçlarin kazanani ve kaybedeni oluyor. Kaybetmek mi, yenilmek mi? Bu soruya en iyi cevap Turgay Biçer’den gelecektir. Onun yorumunu bekleyecegim.
Dökülen alin terlerinin arka planinda egzersiz, antrenman, fizyoloji, planlama, beslenme, psikoloji, sosyoloji, biyomekanik, ergonomi, iletisim alanlarinda çalisanlarin akil terleri bulunmaktadir. Bu alanlarin insanlari yillarini arastirmalara, incelemelere ve elde ettikleri bilgileri antrenörlere, yöneticilere aktarmakla geçirdiler.
Ilk zamanlarinda birçok teknik adam onlara inanmadilar. Babadan kalma usullerle çalismaya devam ettiler. Yeni bilgileri antrenmanlarinda kullanmayi reddettiler. Bazilari, sporun en büyük düsmani olan dopingi seçtiler.
Günümüz sporunda basari, yeni bilgiler ve bunlarin kisa sürede pratikte kullanilir olmasi ile gelmektedir. Bilgisayar, video, kardiyak telemetri, gps (Global Positioning System=Küresel Konumlandirma Sistemi), oyun analizi gibi gelismeler sporun daha basarili sonuçlarla karsilasmasini saglamistir. Teknolojik gelismeler, maçlarda yarismalarda kullanilan malzemelerin kalite seviyesini yükseltmistir. Bu gelismeler akil teri ürünleridir. Nano-Teknolojik ürünler sporda giderek çok daha fazla sayida gelismeyi getirecektir.
Bu gelismelerden faydalanacak olanlar alin terlerini akitmayi sürdürmek zorundadirlar. Ne kadar yüksek teknoloji ya da baska gelismeler olsa da bunlar uygulamada yeterince kullanilamazsa bir anlam ifade etmeyecektir. Bugün, neredeyse her spor için ayri bir ayakkabi üretilmis durumdadir. Bunlarin temelinde her ne kadar bir pazarlama stratejisi yatiyor olsa da, farkli özellikli ayakkabilar zaman içerisinde o sporda performans arttirici özelligi nedeni ile tercih edilmistir.
Izciligin kurucusu olan Baden Powell, yazmis oldugu bir kitapta (Scouting for Boys), insanlarin ayakkabilarina bakarak onlarin karakterlerini çikarabiliriz dedigini hatirliyorum. Bugün ise sporcularin ayaklarina baktigimizda, giydikleri ayakkabilarindan yola çikarak hangi sporu yaptiklarini anlayabiliyoruz.
Geçenlerde Antalya’dan dönerken uçaktaki bir yabanci yolcunun ayakkabisi dikkatimi çekti. “Eskrim yapiyor olmalisiniz” dedim. Sasirdi... “Nerden anladiniz?” dediginde ayakkabilarini gösterdim. Inanamadi. Normalde spor ayakkabisi denilebilir ama bunlari profesyonel düzeyde eskrim yapanlar giyerler. Ama o kadar rahattir ki, günlük hayatta da kullanilmaktadir. Sohbeti uzattim ve Walter Madel’e kadar uzandik...
Sevgili Hocamiz Prof. Dr. Necati Akgün’ü kaybettik. Üzerine yazdigim yaziyi henüz tamamlamadim. Akil teri ve alin teri der ve onu anmazsam haksizlik etmis olurum: Bir gün, Atina’ya gelmis olan bir Amerikali bilim adamini Izmir’e nasil getiririz, bunu tartisiyoruz. Getirdik. Ayak biyomekanigi ve ayakkabi üzerine bizlere bir konferans vermesini sagladik. Konusmasinin sonunda en ideal ayakkabinin fotografini gösterdi: 23 ayri ayakkabinin çesitli parçalarinin birlesmesinden olusan bir fotograf karesi perdeye yansimisti...
Simdi ise bir ayakkabi, bir sporun tüm gereksinimleri karsilayabiliyor. Ama onu tasiyanin alin teri, onu çalistiranlarin akil teri sayesinde...